Tabi aksiyonu şekillendiren tek silahımız bu zincir kırbaç değil, bunun yanında
Kratos oyunun ilerleyen bölümlerinde kılıç gibi farklı silahlar da ediniyor;
ayrıca Kratos 4 farklı tanrısal güce de sahip oluyor. Süper ataklar olarak
nitelendirebileceğimiz bu güçler de yine oldukça ilginç ve yunan mitolojisinin
içinden gelen şeyler. Bunlar: Peseidon ve Zeus'un farklı yıldırım saldırıları,
yüzüne bakanı taşa çeviren yılan saçlı Medusa'nın taş yapma gücü gibi farklı
güçler...
Bu özellikler ve güçler konusunda belirtilmesi gereken bir diğer şey de Devil
May Cry'dan hatırlayacağınız Orb'ların burada da bulunması. Oyunda topladığımız
bu orb'ları yine silah ve tanrısal güçlerimizi geliştirmek için kullanıyoruz ve
bunun sonucunda da farklı kombo ve kabiliyetlere sahip olabiliyoruz.
Aksiyondan sonra oyunun diğer kısımlarına gelirsek, söze kesinlikle atmosferden
başlamak gerekir. Öncelikle oyun kesinlikle bir DMC havasında değil, yani öyle
ölü bir kasvetli hava yok oyunda, aslında TV dizisi Herkül'ü düşünün ve bu
havayı Sands of Time'la karıştırın desem belki de GoW'u tam olarak tanımlamış
olurum; çünkü GoW'daki aksiyonun öngördüğü hava bence tam olarak şiddet ve bunu
ekrana yansıtmak değil. Şimdi oyunu oynayınca yaratıkların ağzına kılıç sokmak,
düşmanları ikiye bölmek ve hatta oyun içerisinde masum insanları bile öldürmek
gibi aşırı şiddet sayılabilecek sahnelerle karşılaşacaksınız ama bunlar ekrana
bir Mortal Kombat soğukluğuyla yansıtılmamış, belki de bunun sebebi canlı
renklerdeki grafikler, ama bunu sonraya bırakalım...
Atmosfer dedik, gerçekten de oyunu oynarken Yunan Mitoloji'sinin o büyüleyici
havasını hissedebiliyorsunuz. Karşılaşacağınız çeşitli şekillerdeki yaratıklar,
yılan saçlı Medusa, yarı at - yarı insan Cantaurs'lar, üç başlı ejderhalar,
Aphrodite, Zeus, Athena, Ares, Poseidon, Hera, Olympus, Pandora'nın Kutusu,
erotizm ve kadınlar derken gerçekten oyunun etkileyiciliğine hayran
kalıyorsunuz.
Oyun içerisinde kullanılan kamera açılarının şimdiye kadar rastladığım en
sinematik açılar olduğunu belirtmeliyim, aksiyon hareketleri sırasında uygulanan
Matrixvari, Slow Montion efektleri bir yana dursun, oyunu her ne kadar third
person olarak oynasakta bazı yerlerde ekranda 3D açısından çok büyük bir
derinlik oluşturulmuş, öyle ki kendinizi TV'nin içerisinde hissedebiliyorsunuz.
Bunun dışında Adventure kısmı da oyunun bence çok başarılı olduğu bir nokta. GoW
bu konuda adeta DMC'ye aksiyonun içine hızı düşürmeden adventure'ın nasıl
eklenebileceğini öğretiyor ve macera unsurunun "Heykele madalyonu tak, anahtarı
kapıya sok." mantığında olmaması gerektiğini gösteriyor.
Ve bence en önemlisi oyunun çeşitliliği, yani macera sırasında hem mekan hem de
oynanış açısından sürekli bir değişim söz konusu, bir bakıyorsunuz su altında
kalmış epik mekanlarda yüzüp, dağlara tırmanıyorsunuz, sonra bir bakmışsınız ki
çöllerdesiniz. Oyun bu açıdan da gerçekten çok kaliteli.