ClubPenguinTR.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ClubPenguinTR.com


 
Latest imagesAnasayfaAnasayfaGaleriAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kadimler Savaşı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
'Mysteяıo
Dahi Penguen s2
Dahi Penguen s2
'Mysteяıo


Erkek Mesaj Sayısı : 1549
Takıldığı Mekan : Silvermoon/Eversong woods
Mesajı : For the Quel'thalas
Kayıt tarihi : 15/03/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimePerş. Eyl. 17 2009, 14:31

Bölüm 1- Mitler:Yaratılış

World of Warcraft oyunu aslında devasa Warcraft evreninin sadece küçük bir bölgesinde (Azeroth ve Outlands) ve kısacık bir zaman dilimi içinde geçmektedir. Oyunda görebildiklerimizin arkasında ve ötesinde muazzam büyüklükte bir evren ve tarih mevcuttur. Bu iki küçük gezegeni bu kadar önemli kılan şey ise, zamanın bu küçük anı içerisinde evreni kontrol etmek için ezelden beri mücadele eden güçlerin kaderlerini belirleyecek savaşın bu gezegenlerde yaşanmasıdır.

Warcraft evrenin ilk olarak nasıl oluştuğuna dair bilgiler sadece efsanelere ve mitoslara dayalıdır ve kimse bu konuda kesin bir bilgiye sahip değildir. Efsaneler, büyük bir patlama sonucu yüz binlerce gezegenin Büyük Karanlık'ta (Great Dark) bir kaos içinde oluştuğunu anlatır. Bu kaos, kozmozun çok uzak bölümlerinde yaşayan metal derili, dev cüsseli tanrılar olan Titanların dikkatini çeker. Titanlar, bir düzen yaratmak için Warcraft evrenine gelirler. Gezegenleri, yaşamı barındırabilecek dünyalara çevirirler, bu dünyalarda dağları yükseltir, denizleri su ile doldurur, gökyüzünü hava ile kaplarlar.

Ama kozmoz sadece Warcraft evreninden ibaret değildir, Sarmal Alt (Twisting Nether)'ta tek amaçları bütün yaşamı yoketmek ve evrene hayat veren enerjileri ele geçirip kendileri için kullanmak olan, karanlık büyüler kullanmaktan çekinmeyen iblisler kol gezmektedir. Ama Titanlar, yarattıkları düzenli dünyaları bu tehdite karşı korumaya kararlıdırlar.



Bölüm 1 - Sargeras ve İhanet

Warcraft evreninin Titanlar tarafından düzene kavuşturulmasından kısa bir süre sonra Titanların endişelerinin haklılığı ispatlanır. Sarmal Alt'ın (Twisting Nether) iblisleri vakit kaybeden kurulan bu yeni düzene saldırmaya başlarlar. Titanlar, bu duruma önlem olarak aralarındaki en güçlü savaşçıyı, yanan bronz derisiyle Sargeras'ı evreni korumak için görevlendirirler.

Sargeras bir çok milenyum sürecek bir mücadeleye girer. Kozmozun tamamında bir iblis avı başlatır, bir çoklarını yokeder ve yine bir çoklarını hapseder. Ama bu savaşın ve mücadelenin sonu görünmemektedir, Sargeras ne kadar çabalarsa çabalasın iblislerin saldırılarının ardı arkası kesilmez.

Özellikle iki ırk Sargeras'ın bu çabasına en büyük zararı vermektedir; Eredar ve Nathrezim! Eredar, güce, bilgiye ve büyüye karşı bitmeyen açlıkları ile hedefledikleri gezegenleri ve o gezegenlerdeki bütün yaşamı yozlaştırmakta ve gezegenin yaşam enerjisini kendileri için tüketmektedir. Savaşbüyücülüğü (Warlock) konusundaki ustalıkları Eredar'ı başa çıkılması güç bir rakip yapmaktadır. Nathrezim ise (ki DehşetEfendileri - DreadLord - olarak da bilinirler) hedefledikleri gezegenlerde yaşayan halkları güvensizlik ve düşmanlık tohumları ekerek birbirlerine karşı kışkırtmakta, iç savaşlar çıkarmakta ve sonunda o gezegendeki bütün canlıları birer gölgeye dönüştürerek gezegeni fethetmektedir. Eredar güçlü büyülerin ustasıyken, Nathrezim sinsi planların ve aldatmacaların ustasıdır. Her ne kadar Sargeras Nathrezim ile daha kolay başa çıkabilmiş olsa da DehşetEfendilerinin yozlaşmışlığı Sargeras üzerinde geri döndürülemez bir etkiye neden olur.

Sargeras binlerce yıl süren mücadelesinin kısır döngüsü ve yorgunluğu içerisinde derin bir bunalıma sürüklenir. Takip etmekte olduğu yolu ve Titanların emirlerini sorgulamaya başlar. Sorguladıkça Titanlara ve onların düzen isteklerine olan saygısını ve inancını yitirir. Titanlar Sargeras'ı bu ruh halinden ve düşüncelerden kurtarmak için çok çabalarlar fakat Sargeras Titanların kendisine verdiği görevi bırakır ve evrenin başka bir köşesinde kendine bir yer edinmek için Titanları terkeder. Yalnızlık ve delilik içindeki Sargeras, sadece Titanlara olan inancını ve güvenini kaybetmekle kalmaz, onlara ve onların yaptıklarına karşı bir kin ve nefret beslemeye başlar. Titanların yaptığı herşeyi bozmak ve yozlaştırmak için savaşmaya karar verir.

Eredar ve Nathrezimi kendi hapsettiği zindanlardan kurtararak serbest bırakır. Buna karşılık Eredar ve Nathrezim, Sargeras'a sadakat yemini ederler. Sargeras, bir zamanlar en büyük rakibi olan Eredar arasından Kil'jaeden ve Archimonde'u kuracağı yeni orduyu toplamaları ve komuta etmeleri için seçer.


Aslında bu noktada özellikle belirtmek gerekir ki, Warcraft tarihinin çeşitli kaynaklarında Eredar ile ilgili çelişkili bilgiler mevcuttur. Yukarıda size özetlemeye çalıştığım ve aslında World of Warcraft'ın resmi web sitesinde de anlatılan tarihi olaylar, Christie Golden tarafından yazılan "Güruhun Yükşelişi - Rise of the Horde" kitabında anlatılanlarla çelişmektedir. Christie Golden'ın kitabına göre Eredar, Argus adı verilen gezegende yaşamakta olan bir ırktır. Kitapta Eredar'ın başka gezegenlere saldırdığı ve yozlaşmaya neden olduğu ile ilgili bir bilgiye rastlanmaz. Aksine kitapta verilen Eredar profili kesinlikle barışçıl bir ırktır. Evet, Eredar'ın bilgiye ve güce duyguğu açlık kitapta açıkça belirtilir ama bunun saldırgan bir boyutu asla gözlenmez. Hatta bu ırk Atamal kristalleri sayesinde N'aaru ile sıkı bir ilişki içindedir. Bu kitaba göre Eredar güçlü ve birbirleri ile çok iyi dost olan üç büyücü, Velen, Kil'Jaeden ve Archimonde tarafından yönetilmektedir. Sargeras bu üçlü ile temasa geçerek, kendisine sadakat yemini etmeleri halinde onlara asla ulaşamayacakları bilgileri sunacağını ve hayal bile edemeyecekleri bir güce kavuşacaklarını vaadeder. Bu sayede Eredar eskisinden çok daha güçlü olacaktır. Bu teklif Kil'jaeden ve Archimonde tarafından derhal kabul edilir ancak Velen'in tereddütleri vardır. Velen, N'aaru ile temasa geçerek yardım talep eder ve Argus'u terketmesi konusunda N'aaru tarafından uyarılır. Velen en iyi dostlarından bu bilgiyi gizler ve bir gece gizlice kendisine inanan Eredar'ı yanına alarak N'aaru'nun yardımı ile Argus'u terkeder. Argus'u terkeden Eredarlar bugün çok iyi bildiğimiz "Dranei" (Eredar dilinde "Sürgünler")ismini alır ve Argus'ta kalarak Sargeras'ın emrine girip yozlaşan Eredar'a da "Man'ari" (Eredar dilinde "Kirlenmiş") denmeye başlar. Velen'in World of Warcraft oyununda Dranei'nin lideri olduğu düşünülecek olursa Christie Golden'ın hikayesi akla daha yakın gelmektedir.

Ayrıca Warcraft tarihi ile ilgili önemli kaynaklardan olan Wowwiki de Christie Golden'ın hikayesini teyit eder niteliktedir. Wowwiki'ye göre Sargeras Titanlarla olan bağını kestikten sonra öncelikle hapsettiği bütün iblisleri serbest bırakır. Serbest bırakılan iblisler arasında, Wowwiki'ye göre, Nathrezim olmasına rağmen Eredar yoktur. Sargeras ne Nathrezim arasında ne de diğer iblisler arasında kuracağı orduyu yönetecek kabiliyete sahip bir yaratık bulamaz ve Sarmal Alt'ı araştırmaya başlar ve bu araştırma sırasında Eredar'a rastlar. Wowwiki'ye göre hikayenin bundan sonrası Christie Golden'ın kitabında anlatıldığı gibi gelişir. Bu blogda, genel olarak kabul görmeyen bir hikayeyi birinci sırada vermemin nedeni WOW resmi sitesinde anlatılan hikayenin o olmasıdır.

Ancak bütün alternatiflerin sonunda da kesin olan şudur ki: Kil'jaeden ve Archimonde artık Sargeras'ın safındadır ve Sargeras'ın hayalini kurduğu, Titanların düzenine karşı savaşacak orduyu kurmakla görevlidir!

Bölüm 1 - Ateş Lejyonu Kuruluyor
Bilinemeyecek kadar kadim çağlarda Velen N'aaru'nun yardımı ile Sargeras'ın teklifini reddederek iki eski dostundan son anda kurtulmayı başarmıştır. Kil'jaeden ve Archimonde, Sargeras'ın teklifini kabul etmiş ve onun adına ve onunla birlikte Titanların düzenine karşı savaşacak orduyu kurmakla görevlendirilmiştir. Bu büyük görevine rağmen Kil'jaeden, eski dostunun ihanetini asla unutmamaya ve sonsuza dek bile sürse Velen'i bulup yok etmeye yemin eder.

Kil'jaeden öteden beri gelen özellikleri ile Archimonde'dan daha kurnaz ve sinsidir. Bu yüzden Sargeras ona ordusunu genişletmek için evrenin her köşesindeki canlıları tespit ederek yozlaştırması görevini verir. Kil'jaeden derhal Sargeras tarafından serbest bırakılan DehşetEfendilerine boyun eğdirerek kendi amaçları için kullanmaya başlar. DehşetEfendilerini yönetmesi için ise aralarındaki en kurnazlarından biri olan Tichondrius'u görevlendirir. Archimonde ise şiddete ve yıkıma gösterdiği doğal eğilimin sonucu olarak Sargeras tarafından yeni gezegenleri ele geçirmekte kullanılacak muharip gücün başına geçirilir. Archimonde "Yıkıcı" Mannoroth'un liderliğindeki ÇukurEfendileri'ne (Pitlord) boyun eğdirerek idaresi altına alır ve savaşçı gücün ilk kitlesini yaratmayı başarır.

Artık Sargeras'ın Titanlara karşı savaşmak için ordusu hazırdır ve önlerinde kaosu ve yıkımı götürecekleri, yaşamı bütün boyutları ile yokedip bütün enerjisini tüketecekleri gezegenler, dünyalar onları beklemektedir. Artık Sargeras için hazır ordusuna bir isim koyma zamanı gelmiştir: "Ateş Lejyonu". Artık Kil'jaeden sadece Argus'un güçlü büyücüsü Kil'jaeden değildir; "Hilekar Kil'jaeden"dir. Artık Archimonde sadece Argus'un en güçlü savaşçısı Archimonde değildir; "Bozguncu Archimonde"dur. Artık Titanların sadece güçlü bir müttefik kaybetmediklerini aynı zamanda çok güçlü bir düşman kazandıklarını anlama vakti gelmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
'Mysteяıo
Dahi Penguen s2
Dahi Penguen s2
'Mysteяıo


Erkek Mesaj Sayısı : 1549
Takıldığı Mekan : Silvermoon/Eversong woods
Mesajı : For the Quel'thalas
Kayıt tarihi : 15/03/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Geri: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimePerş. Eyl. 17 2009, 14:31

Bölüm 1 - Azeroth'un Eski Tanrıları
Sargeras evrenin bir köşesinde Titanlara karşı yürüteceği savaşın hazırlıklarını tamamlamakla meşgülken Titanlar olan bitenden habersiz bir şekilde evrenin her noktasına dağılmış yeni gezegenlere düzen vermekle meşguldürler. Bu çabaları esnasında hepimizin Warcraft dünyası içinde yaşayan karakterlerinin geleceğini ilgilendiren bir gezegene rastlarlar: bu gezegende yaşayan canlıların Azeroth diye adlandıracakları gezegene.

Titanlar bu gezegene geldiklerinde düşmanca tavırlara sahip Doğasal Varlıklara rastlarlar. Bu varlıklar Eski Tanrılar diye adlandırdıkları Tanrılara tapınmaktadır ve Titanların gezegene getirmek istedikleri yeni düzene karşı başkaldırırlar. Titanlar, Eski Tanrılar'ın inançlarında barındırdıkları ilkel öğelerden hoşlanmazlar ve onları bu gezegenden atmak için bir savaş başlatırlar. Eski Tanrıların orduları büyük savaş efendileri tarafından yönetilmektedir; AteşEfendisi Ragnaros, KayalarınAnası Therazane, Rüzgar Efendisi Al'Akir ve DalgaAvcısı Neptulon. Azeroth üzerinde ölümlülerin anlayabileceklerinin ötesinde güçlere sahip varlıklar arasında bir mücadele başlar. Her ne kadar üstün yeteneklere sahip olsalar da Doğasal Varlıklar ve orduları Titanların metal yumruklarının şiddetine karşı direnemezler ve mücadeleyi kaybedeler.

Titanlar, bu zaferlerinin ardından Eski Tanrıların evrenin derinliklerinde bir boyuta göndererek sonsuza dek hapsederler. Eski Tanrıların tapınaklarını yıkarlar. Eski Tanrılarının dokunuşundan ve desteğinden mahrum kalan Doğasalların ruhları maddi dünyada mahsur kalır ve artık bir tehdit oluşturamazlar.

Şimdi, bu yeni dünyaya bir çeki düzen verme zamanıdır.

Bölüm 1 - Kalimdor ve Sonsuzluk Kuyusu
Azeroth'u hakimiyeti için ölümlülerinin akıllarının alamayacağı güçteki varlıkların mücadelesinden Titanlar galip çıkar.

Doğasal güçlerin defedilmesinden sonra Azeroth'ta doğa sakinleşir ve huzurlu bir harmoni gezegene hakim olur ve Titanlar gezegene bir biçim kazandırma işlerine geri dönerler. Toprak ve dağları şekillendirme işlerinde kendilerine yardım etmeleri için Cüce-benzeri, kaya derili, büyülü Topraktanları (Earthen) ve denizlerdeki kontrolü sağlamak için de barışçıl Deniz Devlerini (Sea Giants) yaratırlar. Uzun çağlar süren uğraşın sonunda gezegende tek ve büyük, kusursuz bir kıta oluşturulur.

Titanlar bu tek ve kusursuz kıtanın tam ortasında gezegenin her yerindeki canlılara güç ve yaşam vermesi için parıldayan enerjilerle doldurulmuş bir göl yaratırlar. Bu göl sayesinde yaratılan düzenin iskeleti, dünyanın kendisi hep varolacaktır. Titanlar bu göle "Sonsuzluk Kuyusu" adını verir. Zamanla bu gölden dünyanın her yanına yayılan enerji sayesinde ağaçlar yeryüzünü kaplar, yepyeni canlı türleri gezegenin her köşesinde ortaya çıkmaya başlar. Sonsuzluk Kuyusu Azeroth'taki yaşamın kaynağı haline gelir.

Çağlar içinde Titanlar'ın uğruna çabaladıkları gerçekleşir ve yarattıkları tek ve kusursuz kıtanın üzerine huzurlu bir alacakaranlık çöker. Titanlar uğraşlarının sonucundan memnun olurlar ve bu tek ve kusursuz kıtaya kendi dillerinde "Sonsuz Yıldız Işığının Diyarı" anlamına gelen "Kalimdor" ismini verirler


Bölüm 1 - Panteon ve Ejderhalar
Titanlar çağlar boyu süren bir savaşın ve uzun yıllar alan bir çalışmanın sonrasında oluşturdukları ve Kalimdor ismini verdikleri kıtadan gayet memnundurlar. Artık Azeroth'dan ayrılarak düzenlenmesi gereken başka dünyalara gitmelerinin vaktinin geldiğini düşünmektedirler. Fakat gitmeden önce yapılması gereken son bir iş kalmıştır: düzenlenen bu dünyanın sonradan ortaya çıkabilecek tehditlere karşı Titanlar olmadan da güvenliğinin sağlanması!

Kadim çağlarda Kalimdor'da yaşayan canlıların en güçlüsü ve en bol olanı Ejderhalardır. Bir çok Ejderha grubu vardır ancak bu gruplar arasında özellikle beş tanesi diğerlerinin arasında öne çıkmaktadır. Bu Ejderha gruplarının liderlerine ise Büyük Çehreler denmektedir. Titanları yöneten Panteon, bu beş büyük Ejderha grubuna Büyük Çehreler önderliğinde Kalimdor'un korunması görevini vermeyi kararlaştırır. Fakat Ejderhalar'ın bu koruma görevini layıkıyla yapabilmesi için hali hazırda mevcut güçlerine yenilerinin eklenmesi gerektiğine inanırlar. Bu amaçla Panteon'un beş büyük Titan'ı Büyük Çehreler'e kendilerinden özellikler katabilmek için beş ayrı iksir hazırlar.

Titanlar Panteon'unun en büyük üstadı Aman'Thul, kendi kozmik güçlerinden bir kısmını dev bronz Ejderha Nozdormu'ya bahşeder. Bu güçler sayesinde Nozdormu zamanı ve kaderi kontrol edebilecektir. O andan itibaren Nozdormu'ya "Zamansız Olan" denir.

Bütün yaşamların koruyucusu olan Titan Eonar, güçlerinden bir bölümünü kırmızı Ejderha Alexstrasza'ya bahşeder. O andan itibaren kırmızı ejder "Hayat-bağı" olarak anıl ve bütün hayatın koruyucusu ve kollayıcısı olur. Sonsuz bilgeliğinden ötürü Alexstrazsa Kraliçe Ejder olur ve diğer Ejderhalar üzerinde söz hakkı kazanır.

Eonar, ayrıca Alexstrasza'nın küçük kız kardeşi yeşil ejder Ysera'ya doğa etki güçlerinden bir kısmını bahşeder. Ysera o an transa geçer ve o andan itibaren "Rüyadaki" olarak anılmaya başlanır ve Yaratım Rüyası olan "Zümrüt Rüya"dan bütün yaratımı gözetmeye başlar.

Üstad, ilim sahibi ve büyülerin koruyucusu Norgannon, güçlerinden bir bölümünü mavi ejder Malygos'a bahşeder. O günden sonra Malygos "Büyü-Örücü" olarak anılır ve bütün büyülerin ve gizli derin bilgierin koruyucusu olur.

Dünyanın şekillendiricisi olan Titan Khaz'goroth, sonsuz güçlerinden bir bölümünü siyah ejder Neltharion'a bahşeder. O andan sonra "Dünyanın Koruyucusu" olarak anılacak olan koca yürekli Neltharion'a yerin derinliklerini kontrol etme gücü verilir ve o da "Hayat-Bağı" Alexstrasza'nın en büyük destekçisi olur.

Beş Büyük Çehre bu güçlerle donatıldıktan sonra Titanlar Azeroth'u sonsuza dek terkederler. Ancak Sargeras'ın ordusu hazırlıklarını tamamlamak üzeredir ve bu dünyaya elini uzatması çok uzun sürmeyecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
'Mysteяıo
Dahi Penguen s2
Dahi Penguen s2
'Mysteяıo


Erkek Mesaj Sayısı : 1549
Takıldığı Mekan : Silvermoon/Eversong woods
Mesajı : For the Quel'thalas
Kayıt tarihi : 15/03/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Geri: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimePerş. Eyl. 17 2009, 14:32

Bölüm 1 - Dünyanın Uyanışı
Titanlar tek ve kusursuz kıta Kalimdor'u oluşturup, tam ortasına bütün dünyaya hayat veren Sonsuzluk Kuyusu'nu yerleştirdikten ve dünyanın savunması ve korunması görevini beş Ejderha Büyük Çehresine bıraktıktan sonra Azeroth'tan ayrılmışlardır.

İşte bu nokta, efsanelerin bittiği noktadır ve bu nokta ile Azeroth'un yazılı tarihinin başlayacağı Lejyon'un ilk istila girişimi olan Kadimler Savaşı arasında ne kadarlık bir sürenin geçtiğini kimse bilmemektedir. Ayrıca bu dönem içerisinde hangi canlı türlerinin varolduğu da tartışmalıdır. Bu noktada şahsi yöntemim Richard A. Knaak tarafından yazılan "Kadimler Savaşı - War of the Ancients" kitabında kendi tespit ettiğim canlı türlerini ve ilave olarak bir çok kaynaktan teyit edebildiğim canlı türlerini var kabul etmek olacaktır. Dünyanın uyanışı sürecini sanırım aşağıdaki gibi anlatmak, en doğru olmasa da, en güvenli biçim olacaktır.

Azeroth'un yazılı tarihi Elflerle başlar fakat Azeroth tarihi sadece Elflerle sınırlı değildir. Titanlar'ın Azeroth'a gelmesinden önce Azeroth'da bir çok ırk ve canlının zaten varolduğu bilinen bir gerçektir ancak bu ırklardan hiçbiri Elfler başarana dek tarihlerini yazılı hale getirmemişlerdir. Titanların Azeroth'a gelişinden önce varolan canlılardan en önemlileri Ejderhalardır. Titanlar Eski Tanrılarla yapılan uzun savaşın ardından dünyayı şekillendirmeyi bitirdiklerinde Azeroth'u korunma ve savunma görevini beş Büyük Çehre aracılığıyla Ejderhalara vermişlerdir. Bu görevlendirmenin ardından "Ejderhalar Zamanı" denilen bir dönem başlamıştır. Kadimler Savaşı kitabında bu dönem dolaylı olarak da olsa tasvir edilmiştir. Bu dönemde Ejderhalar dünyanın yegane hakimi ve hamisidir. Sayıları oldukça çoktur ve gökyüzünde özgürce ve barış içinde uçmaktadırlar. Bu dönemde bütün dünyaya büyük bir huzur ve düzen hakimdir. Azeroth'un topraklarını kaplayan bitkiler ve bu bitkiler arasında yaşayan canlılar güven içerisinde ve mutludurlar. Hayat, Sonsuzluk Kuyu'sundan aldığı enerji ile her geçen gün gelişmiş ve çeşitlenmiştir.

Halen Warcraft dünyası içinde Azeroth'ta yaşayan ve tarihlerinin Ejderhalarla birlikte Titanlar'ın gelişinden öncesine dayandığını teyit edebildiğim yegane akıllı canlılar Furbolg'lardır. Bu ayı benzeri yaratıklar ilkel fakat akıl barındıran bir yaşam biçimini tek ve kusursuz kıta Kalimdor'un kuzeyinde sürdürmekteydiler. Kabileler şeklinde yaşayan bu canlılar ne yazık ki bir medeniyet oluşturma seviyesine gelmeyi başaramamışlardır.

Ejderhaların hakimiyeti altındaki huzurlu çağlarda Sonsuzluk Kuyu'sundan yayılan yaşam enerjisi Titanların yarattıklarına ek olarak bir çok akıllı canlı türünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Titanların gelişinden önce varolduğu bilinen veya kesin olan ırklar haricinde yeni ırkların, yaklaşık 20.000 yıl önce ortaya çıkmaya başladıkları tahmin edilmektedir.

Bu yeni oluşan ırklardan bilinen en eskileri Troller ve Silithidlerdir.

Trollerin yaklaşık 17.000 yıl önce o zamanlar tek bir kıta olan Kalimdor'un kuzeyinde ortaya çıkarak kendilerine bir medeniyet kurdukları bilinmektedir. Troller uzun boyları, güçlü bedenleri ve ince zekaları ile çevrelerine hakim olmuşlar ve medeniyetlerini zaman içerisinde geliştirmişlerdir. Bu medeniyetin yaklaşık 16.000 yıl önce bir imparatorluğa dönüştüğü ve Kalimdor'un önemli bir bölümünü hakimiyeti altında tuttuğu düşünülmektedir.

Aynı dönemde Kalimdor'da ortaya çıkan bir diğer güç ise Silithidlerdir. Bu zeka sahibi ve böcekgillerden gelen ırk 20.000 yıl öncesinde ortaya çıkmıştır. Silithidlerin yaşam enerjilerini Sonsuzluk Kuyu'sundan mı aldıkları yoksa çok uzun bir zaman sonra Orkların yapacağı gibi başka bir gezegenden mi Azeroth'a geldikleri tartışmalıdır. Ancak bilinen gerçek yaklaşık 20.000 yıl önce Silithidlerin Kalimdor'un batı bölgelerinde ortaya çıktıklarıdır. Silithidler ile ilgili bir diğer iddia ise yaşam enerjilerinin kaynağının Eski Tanrılar'dan yenilen ancak yokedilemeyen C'Thun'dan geldiğidir. Bu teoriye göre Kalimdor'un Batı bölgelerinde gizlenmekte olan Eski Tanrı C'Thun Silithidleri kendisine tapınır hale getirmiş ve amaçları için onları etkisine almıştır. Silithidlerin son derece kötücül ve yayılmacı yaşam tarzları gözönüne alındığında bu teori akla yatkın görünmektedir.

Günümüzden 16.000 yıl önce Kalimdor'a bakıldığında Kuzey'den Güney'e kadar uzanan bölgelerde Trollerin hakimiyeti görünürken, Kalimdor'un Batı kıyılarında ise Silithidlerin baskın olduğu görülmektedir. Önceleri tek bir imparatorluk olarak ortaya çıkan Troller (Zandalar İmparatorluğu) zamanla kıtanın geniş bölgelerine yayılmanın bir sonucu olarak iki ayrı imparatorluğa ayrılmıştır; Grubashi ve Amani İmparatorlukları. Bu iki imparatorluk arasında zaman zaman sürtüşmeler yaşanmış olsa da ortak bir düşmana sahip olmalarından ötürü imparatorluklar arasında gerçek bir savaş hiç yaşanmamıştır. Her iki imparatorluğun da çekişmekte olduğu üçüncü imparatorluk Silithidlere ait olan Azj'Aqir imparatorluğudur.

Troller ve Silithidler arasındaki mücadele binlere varan yıllar boyunca sürmüştür fakat bu savaşların kesin bir galibi hiçbir zaman olmamıştır. Ne var ki Trollerin ısrarcı ve inatçı mücadeleleri, en nihayetinde Azj'Aqir imparatorluğunun içten bölünmesine neden olmuş ve Silithidlerin bir bölümü Kalimdor'un en kuzey bölgesine kaçarak Azjol'Nerub kentini, bir bölümü de daha güneydeki bölgelere kaçarak Ahn'Qiraj kentini kurmuşlardır. Kesin bir zafer olmasa da Silithidlerin bir nevi sürgüne gönderilmeleri Trollere rahat bir nefes aldırmıştır.

Kalimdor'da bütün bunlar olup bitmekteyken bu savaşın hengamesi arasında Taurenler ortaya çıkmıştır. Boğa bedenli, fiziken son derece güçlü bu pastoral yaşam tarzını benimsemiş ırk, Furbolglar kadar etkisiz olmasalar da o dönemin Kalimdor'unda önemli bir güce hiçbir zaman dönüşememişlerdir. Doğasal enerjiler ve şamanizme eğilimli olan bu ırk, Kalimdor'un daha çok batı bölgelerinde küçük kabileler halinde varolmuştur.

Yine Troller ve Silithidler arasında sürüp giden Kalimdor'a hakimiyet mücadelesi esnasında Kalimdor'un güneyindeki yağmur ormanlarında yaşamakta olan Gurubashi Troll İmparatorluğu yeni ortaya çıkan bir ırkı köleleştirmiştir: Goblinler. Troller, Goblinleri voodoo büyülerinde sıkça kullandıkları bir maden olan kaja'mite'ın toprak altından çıkarılması işlerinde kullanmaktaydılar. Ancak bu madenin Goblinler üzerinde beklemedikleri bir etkisi ortaya çıkmıştır. Madenle sürekli temas ediyor olmaları goblinlerin zekasını giderek arttırmıştır ve sonunda Goblinler kendilerini özgürleştirecek planlar yapmaya başlamışlardır. Yüksek zekaları ile kendilerine ait yeni teknolojiler geliştirmeyi başarmışlar ve Trollerin boyunduruğunu kırarak kendilerini özgür kılmışlardır. Yaşamakta oldukları Kezan adasını Trollerden temizleyerek AltMaden (Undermine) şehrini başkentleri ilan etmişlerdir. Bu noktadan sonra üstün ve kıvrak zekaları ile Goblinler, Azeroth'daki teknolojinin baş yaratıcıları haline gelirler. Kurnazlıkları ile de Azeroth üzerinde yapılan tüm ticareti kontrolleri altına alırlar.

Ejderhaların Zamanı'nda ortaya çıkan bütün bu ırklar her ne kadar kendi içlerinde bir mücadele içinde olsalar da doğanın dengesini ve Ejderhaların hükümranlığını tehdit etmiyorlardı. Ejderhaların hakimiyeti sonsuza dek sürecek gibi görünüyordu; ta ki bir ırk Sonsuzluk Kuyusu'nun sonsuz gücünü keşfedene ve Azeroth'un kaderini sonsuza dek değiştirine dek.

Bölüm 1 - Dünyanın Uyanışı (Elfler)
Ejderhalar, Sonsuzluk Kuyusu'ndan yayılan yaşam enerjisi ile Kalimdor'un yeni yaşam biçimleri kazanıyor olmasından memnundular. "Ölümlüler" olarak adlandırdıkları bu yeni yaşam biçimleri doğanın Titanlar tarafından kurulan dengesine bir tehdit oluşturmadığı için onlara müdahale etme gereği duymuyorlardı.

Bugünden yaklaşık 11.000 yıl önce insansı yaratıklardan oluşan bir kabile Sonsuzluk Kuyusu olarak adlandırılan gölün kıyılarına ulaştı. Sonsuzluk Kuyusu'ndan yayılan müthiş gücün farkında ama bu gücü o an için anlamaktan çok uzak olan bu kabile Ejderhalar'ın dikkatini hiç çekmedi. Bu kabilenin üyeleri bir süre sonra Kuyu'dan yayılan güç sayesinde gelişecek ve kendilerine "Kal'dorei" yani "Yıldızların Çocukları" ismini verecekti, yani hepimizin çok iyi bildiği "Gece Elfleri" (Night Elves).

Kal'dorei'nin ortaya çıkışı ile ilgili iki adet iddia mevcuttur;
Birinci iddia aynen Troller, Taurenler veya o dönem ortaya çıkan diğer canlılarda olduğu gibi, Kuyu'nun yaşam enerjisinden yepyeni insansı bir ırkın ortaya çıktığı ve başlangıçta ilkel ama meraklı olan bu ırkın yaşam enerjilerini aldıkları Kuyu'ya doğru göç ettikleri yönündedir. İddiaya göre bu canlılar Kuyu kıyılarında geçirdikleri yıllar içerisinde Kuyu'dan yayılan enerjinin de etkisi ile gelişmişler ve bugün bildiğimiz Elflere dönüşmüşlerdir.

Diğer iddia ise Kal'dorei'nin kökeninin maceracı ve öncül bir Troll grubuna dayandığını öne sürmektedir. Kuyu kıyılarına ulaşan bu öncül Troll kabilesi zamanla Kuyu'nun etkisi ile değişime uğramış ve Kal'dorei'ye dönüşmüştür.

Hangi kökene dayanırsa dayansın Elfler ya da kendi dillerindeki adları ile Kal'dorei, Kuyu kıyılarında yaşamanın getirdiği avantajla daha önce hiçbir ırkın şahit olmadığı bir hızla gelişmiş ve büyümüştür. Kuyu'nun kozmik enerjisi sayesinde Kal'dorei daha akıllı, daha bilge ve görece olarak ölümsüz hale gelmiştir. Öncül yerleşimlerini Kuyu kıyısında kurduktan sonra Kuyu'dan yayılmakta olan büyülü enerjiler üzerinde çalışmaya başlamışlar ve bu araştırmalarında başarılı olmuşlardır. Bu başarılar onlara Kuyu'dan enerji alarak Kalimdor'un daha önce görmediği güçte büyüler yapma olanağı sunmuştur. Kalimdor'da o günlerde yaşamakta olan diğer ırklar büyülerinin temelini Doğasal (Elemental) Güçlere dayandırırken Kal'dorei bu gücün temeline Kuyu'yu oturtmuştur.
Kal'dorei, Kuyu'dan aldığı güçle her geçen yıl büyüyor ve yerleşim alanını genişletiyordu. Bu genişlemenin bir dirençle karşılaşması kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Troller, bu yeni ırkın beklenmeyen ve hızla gelişen genişlemesine karşı harekete geçtiler. Ancak beklemedikleri ve hayal bile edemeyecekleri bir kuvvetle karşılaştılar. Kal'dorei, Kuyu'dan aldıkları büyü desteği ile Aqir İmparatorluğunun yüzyıllar boyunca yapamadığını sadece birkaç yıl içerisinde başararak Gurubashi ve Amani Troll İmparatorluklarını kesin bir zaferle yendi ve Troll medeniyetini bir bilinmezliğin içine itti.

Kal'dorei Medeniyeti geceleri yaşamak üzerine kuruluydu. Geceleri yaşayan Kal'dorei gündüzlerini dinlenmek için ayırır ve günün neredeyse tamamını dinlenerek ve uyuyarak geçirirdi. Kal'dorei gündüzleri güçlerinin ve dirençlerinin büyük bir bölümünü yitirirdi. Bu nedenle de Ay Tanrıçası Elune'a tapınırlar ve inanırlardı.

Doğaları gereği meraklı ve sorgulayıcı olan Elfler bir çok farklı canlı ve yaratıkla tanıştılar. Bunların arasında en önemlisi Ormanların Efendisi YarıTanrı Cenarius'tu. Cenarius Kal'dorei'nin meraklı ve araştırmacı doğasından hoşlandı ve onlara Ormanla uyum içinde yaşamayı öğretti. Elfler Cenarius'tan öğrendikleri sayesinde doğa ile uyumlu yerleşimler kurmaya başladılar, Elune için tapınaklar ve muhteşem yapılar inşaa etmeye başladılar.

Zamanla Kal'dorei toplumu içerisinde bir grup kendisine "Quel'dorei" yani "Asil Çocukları" diyerek bir üst sosyal tabaka oluşturmaya başladı. Bu grup, kendisini Kuyu'nun kozmik güçlerinin daha iyi anlaşılması için araştırma görevine adadı. Quel'dorei içerisinden güzelliği ile herkesi büyüleyen ve etkisi altına alan Azshara bütün Elflerin Kraliçesi oldu. Azshara'nın Elfler üzerindeki etkisi o kadar büyüktü ki emirleri asla sorgulanmazdı. Halkı onun adına Kuyu kıyısında yepyeni bir şehir inşa etti ve ismini "Azhara'nın İhtişamı" anlamına gelen "Zin-Azshari" koydu.

Quel'dorei, Kuyu'nun kozmik güçleri üzerinde araştırmalarını yoğunlaştırdı ve büyü sanatını daha da geliştirdi. Elfler büyü sanatının sorumsuzca kullanılmasının getireceği sonuçların ağır olacağını biliyordu ama Quel'dorei, Kuyu ile ilgili bilgileri arttıkça sahip oldukları güçlerin de arttığının farkına vararak büyü sanatını daha da derinleştirmeye başladı. Azshara ve çevresindeki Quel'dorei, başkent Zin-Ashari'deki sarayda her geçen gün artan bir yoğunluk ve hırs ile Kuyu üzerinde çalışmaya devam etti.

Bundan neredeyse 10.000 yıl önce üç Kal'dorei neredeyse aynı zamanlarda dünyaya geldi. Bu üç arkadaş Azeroth'un kaderi üzerinde nasıl bir etkileri olacağından habersizdiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
'Mysteяıo
Dahi Penguen s2
Dahi Penguen s2
'Mysteяıo


Erkek Mesaj Sayısı : 1549
Takıldığı Mekan : Silvermoon/Eversong woods
Mesajı : For the Quel'thalas
Kayıt tarihi : 15/03/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Geri: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimePerş. Eyl. 17 2009, 14:33

Bölüm 2 - Kadimler Savaşı, Giriş
Azeroth tarihinin miladı Warcraft I oyunun yayınlandığı ve hikayesinin başladığı zaman olarak kabul edilir. O tarihin özelliği ise Karanlık Geçit'in açıldığı ve Orkların ilk kez Azeroth'u istila etmeye başladığı tarih olmasıdır.

İste yukarıda bahsettiğimiz bu milattan tam 10.000 yıl önce gelişen ve yaşanan bir dizi olay Azeroth'un kaderini sonsuza dek değiştirmiştir: bu olay serisine Warcraft tarihinde "Kadimler Savaşı" denmektedir.

Kadimler Savaşı anlatılması ve açıklanması zor bir konudur. Bunun nedenini şöyle açıklayabilirim: Kaynaklara göre, Kadimler Savaşı 10.000 yıl önce yaşanmıştır ancak zamanda meydana gelen bir kırılma sonucunda günümüzde yaşamakta olan 3 adet tesadüfi zaman gezgini kendilerini 10.000 yıl öncesinde ve tam da Kadimler Savaşı'nın ortasında bulurlar. Savaşa dahil olurlar, zamanın akışında ve yaşananlarda değişikliklere neden olurlar ve sonra yeniden kendi zamanlarına geri dönerler. Bunun nedensel açıklaması da şudur; Titanlar tarafından yenilen Eski Tanrılar, Azeroth tarihinin dönüm noktası olan Kadimler Savaşı'nda değişiklik yapabilirlerse Titanların onları hapsettiği boyuttan kurtulabileceklerini düşünürler ve "Zamansız Olan" Büyük Ejderha Çehresi Nozdormu'yla bir mücadeleye girişip Azeroth zaman akışında değişikliklere neden olurlar. Nozdormu son kalan gücü ile güvendiği birinden yardım ister ve onun zamanda geriye yolculuk etmesini sağlar. Bu gezginler tarihin akışını değiştirerek Eski Tanrıların hedeflerine ulaşmasını engeller.

Bu anlatı şahsi fikrimi sorarsanız biraz sorunludur. 10.000 yıl geriye giden 3 zaman gezgininin tarihi olaylarda değişiklik yapması demek aslında bugün bizlerin karakterlerinin yaşadığı günümüz için tarihin bu 3 gezgin tarafından yaratılmış olan tarih haline gelmesi demektir. Daha öz ifade edersek, 10.000 yıl önce "orijinal" bir Kadimler Savaşı yaşandığı bilinmektedir, 3 zaman gezgini bir şekilde kendilerini 10.000 yıl geçmişte bulurlar ve olaylara müdahele ederek değişiklikler yaparlar. Bu değişikliklerin yapıldığı zamandan 10.000 yıl gelecekte yaşayan bizler için ise artık özünde "orijinal" bir Kadimler Savaşı kalmamış demektir, bizim için tarih 3 gezginin değiştirdiği Kadimler Savaşı'dır.

Yukarıdaki mantıkla nacizane bendeniz Richard A. Knaak tarafından yazılan "Kadimler Savaşı" (War of the Ancients) üçlemesindeki olayları günümüzde yaşayan Warcraft karakterleri için bir tarih kabul ederek Kadimler Savaşı konusunu söz konusu kitap üzerinden anlatmaya çalışacağım. Bu zaman gezginleri ve zaman bükülmesi konusunda Warcraft dünyasının yaratıcısı Chris Metzen'in herhangi bir ifadesine rastlamam mümkün olmadı. Rastlamanız halinde yorumlar kısmına bunu eklerseniz çok sevinirim.

Şunu unutmamak ve gerçekçi olmak bu noktada önemli: her ne kadar çok büyük ve güzel bir dünya olsa da Warcraft dünyasının tarih anlatımı hatasız değildir ve bazı noktaları çelişkilidir. Bunu Eredarlar konusunda Chris Metzen'in kendisi de kabul etmektedir. Ne var ki gerçek hayatta da çok gerilere giden antik zamanlarla ilgili çelişkili ve yanlış bilgiler vardır. O yüzden Warcraft tarihini çekici kılan hataları ile bile gerçek dünyayı içinde barındırmasıdır.

Bölüm 2 - Kadimler Savaşı: Üç Arkadaş

(Tyrande İllidan ve Malfurion)

Daha önceki bölümlerde anlattığım gibi Kalimdor Ejderhaların patronajı altında huzurlu çağlar geçirirken Sonsuzluk Kuyusu'nu keşfeden ve güçlenen Elf Medeniyeti her geçen gün gelişiyordu. Kraliçe Azshara, başkent Zin-Azshari'deki sarayında Quel'dorei ile birlikte yaşıyor ve Kuyu'nun daha iyi anlaşılması ve Elflerin güçlerinin artırılması için çalışmalar yapıyordu.

Başkentin dışında Elflerin ilk başkenti olan Suramar'da ise üç genç Kal'dorei dünyaya gelmiş, çocukluklarını beraber geçirmiş ve şimdi artık gelecekleri ile ilgili karar verme aşamasına gelmişlerdi. Kendi gelecekleri ile ilgili verecekleri kararların aslında Kalimdor'un geleceğini de tayin edeceğinden habersizdiler.

Bu genç Elflerden ikisi Malfurion ve Illidan FırtınaHiddeti kardeşlerdi. Malfurion ve Illidan ikizdiler ve gözlerinin rengi ve giyinme biçimleri haricinde ilk bakışta onları birbirinden ayırmak imkansızdı. Kal'dorei'nin Elune'un çocukları olduğuna inanılırdı ve bu yüzden de bütün Elflerin göz rengi dolunay renginde ve gümüşi olurdu; Illidan'ınkiler hariç. Illidan FırtınaHiddeti'nin gözleri kehribar rengindeydi. Elfler arasındaki söylencelere göre farklı renkte gözleri olan Elfleri büyük bir kaderin ve destansı kahramanlıkların beklediğine inanılırdı.

Bu iki kardeşi görünüşlerinin ötesinde ayıran en önemli özellikleri karakterleriydi. Elfler, Kuyu'dan aldıkları azamet ile çevrelerine yukarıdan bakarlardı ve küstahdılar. Bu giyimlerine de yansırdı, şatafatlı ve gösterişli giyinmeyi severlerdi. FırtınaHiddeti kardeşlerden Illidan da bu trendi takip ederken Malfurion daha sade giyinmeyi tercih ediyor ve daha ılımlı ve mutevazi yaşam tarzını benimsiyordu. Illidan, gözlerinin ona vaadettiği büyük kaderin etkisi ile sabırsız bir gençti. Bir an önce onu bekleyen kahramanlıklara ulaşmak için acele ediyor ve bu aceleciliği yüzünden etrafındakilere ve çevresine dikkat etmiyordu. Malfurion'ın çevresine olan ilgisizliğinin nedeni ise bunun tam zıttı bir nedenden kaynaklanıyordu; o daha çok Elferin kadim tarihlerinden gelen hikayelere öykünüyor, kadim zaman Elfleri gibi doğayla içice yaşamayı istiyordu. Bu yüzden de kendisine Suramar çevresindeki ormanlık alanın içinde bir kulube inşa etmiş ve o kulübede yaşıyordu.

Bu iki kardeşin ilgisiz olmadıkları sadece bir şey, bir kişi vardı: Tyrande FısıltıEsintisi! Çocukluklarından bu yana yanlarında olan bu Elf kızı giderek büyümüş ve her Elf kadını gibi gizemli bir güzelliğe sahip olmuştu. Bu güzellik elbette ki FırtınaHiddetti kardeşlerin de dikkatinden kaçmıyordu fakat ikisi de henüz duygularını Tyrande'a açacak cesareti toplayamıyordu.

İkizlerden Illidan FırtınaHiddeti, kendini bekleyen kaderin ancak Sonsuzluk Kuyusu kıyısında ve ondan alınacak azametle mümkün olabileceğine inanmaya başlamıştı. Malfurion ise Kal'dorei'nin atalarını ve köklerini unutup Kuyu'ya bu kadar bağımlı hale gelmesinin iyi olmadığına inanıyordu. Ona göre Kal'dorei tekrar köklerine, Elune'a ve doğaya dönük olmalıydı. Tyrande'a ise her Elf kentinde Elune için yapılan tapınaklarda sadece kadınların katılabildiği Elune Kardeşliği'ne katılmayı planlıyor ve istiyordu.

Malfurion orman içindeki kulübesinin çevresinde, ağaçlar arasında sıklıkla gezintilere çıkar ve meditasyon yapardı. Yine ormandaki bir meditasyon anında Malfurion, kadim Elf hikayelerinin, Elflere bildikleri herşeyi öğreten yaratık olarak tarif ettiği YarıTanrı Ormanların Efendisi Cenarius ile karşılaştı. Elfleri çok seven ancak Elflerin Kuyu'ya duyduğu ilgi yüzünden uzun zamandır onlarla iletişim içinde olmayan Cenarius, Malfurion ile yaptığı kısa konuşma sırasında Malfurion'ın düşüncelerinden çok hoşlandı ve ona asla hayır diyemeyeceği bir öneride bulundu: kendisinin öğrencisi olmak! Malfurion bu teklifi anında kabul etti, sonunda aradığı yolu bulmuştu ve çok mutluydu.

Malfurion, bu olayı geciktirmeksizin Illidan ve Tyrande ile paylaştı ve onları da Cenarius'un öğretilerine katılmaya çağırdı. Illidan, geçmişin tozlu hikayelerini küçümsüyor ve Cenarius'un ona öğretebileceği çok şeyi olmadığına inanıyordu. Birkaç kez kardeşi ile birlikte Cenarius'un eğitimine katıldıktan sonra kendi kaderinin Kuyu'da ve ondan kaynaklanan güçte olduğuna karar vererek Cenarius'u görmeyi bıraktı. Tyrande ise Malfurion'un kendi kaderini çizmiş olmasından son derece mutluluk duyuyordu ancak o da kaderinin Elune Kardeşliğinde yaşanması gerektiğine inanıyordu.

Bu üç genç Elf, her genç gibi önce biraz bocalasalar da sonunda kaderlerinin onları beklediğine inandıkları yolu seçmişlerdi ve gerçekten de onları önemli kaderler bekliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
'Mysteяıo
Dahi Penguen s2
Dahi Penguen s2
'Mysteяıo


Erkek Mesaj Sayısı : 1549
Takıldığı Mekan : Silvermoon/Eversong woods
Mesajı : For the Quel'thalas
Kayıt tarihi : 15/03/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Geri: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimePerş. Eyl. 17 2009, 14:33

Bölüm 2 - Kadimler Savaşı: Sonsuzluk Kuyusu'nun Dalgaları
Malfurion ikiz kardeşini ve Tyrande'yı Cenarius'un öğretisine katmayı başaramamanın üzüntüsünü yaşayarak Cenarius'un öğrettiklerini hızlı bir şekilde kavramaya çalışırken ondan çok da uzak olmayan bir şehirde, başkent Zin-Ashari'de bir grup Quel'dorei büyücüsü, Yüksel Konsül Başkanı Lord Xavius'un emrinde Kuyu üzerinde yorucu çalışmalar yapıyorlardı.

Lord Xavius, Kraliçe Azshara'nın sağ koluydu ve Quel'dorei'nin çalışmalarını yönetiyordu. Bilinmeyen bir nedenle - ki rivayetler bilinmedik büyüler denerken olduğunu söyler - gözlerini kaybetmişti. Gözlerinin olduğu yerde şimdi iki adet siyah ve kırmızı küre bulunuyordu.

Lord Xavius o gün yine Quel'dorei'nin bütün sınırlarını ve güçlerini sonuna kadar zorlayarak Kuyu'dan daha fazla güç alabilmek için çalışıyordu. Büyücülerin, harcadıkları efordan ötürü alınlarında biriken ter damlaları burunlarının uçlarından damlayarak Kuyu'nun karanlık sularına karışıyordu. Quel'dorei'nin çabalarının bir etkisi olarak Kuyu'nun karanlık suları hırçın bir şekilde dalgalanıyordu. Lord Xavius bir yandan büyücülerin performanslarını en yüksek seviyede tutmak için etrafa tehditler yağdırırken bir yandan da gözlerini Kuyu'nun dalgalı karanlığından alamıyordu. Birden...

Birden Xavius'un hiç beklemediği birşey gerçekleşti. Gözlerini Kuyu'ya dikmiş bakarken Kuyu'nun derinliklerinden bilinmeyen bir gücün kendisine doğru uzandığını hissetti. Gücün varlığını benliğinde hissediyordu, gözlerini Kuyu'dan alamıyor ve sadece bakıyordu. Düşüncelerinin tam ortasında bir ses belirdi, ona sesleniyordu. "Sen..." diyordu. "Sen faydalı birisin, çabaların takdir edilecek. Gelişime hazırlanın."

Bu tuhaf karşılaşmanın etkisini daha üzerinden atamamış bir halde Xavius, Kraliçesine koştu. Bir Tanrı'nın Kuyu aracılığıyla kendisi ile temasa geçtiğini ve Kalimdor'a gelişini sağlamak için derhal hazırlıklara başlanmasını emrettiğini iletti. Politik hamlelerin ve kurnazlığın efendisi olan Lord Xavius, Kraliçe Azshara,'yı bir Tanrı'yı kendi dünyalarına getirmenin kendisine vereceği kudret konusunda ikna etti. Bu yeni fikirle hayallere kapılan Azshara derhal Xavius liderliğindeki Quel'dorei'ye hazırlıklara başlama ve ne gerekiyorsa yapma emri verdi.

Bu emir Kalimdor'da bir çağın, huzur ve sukunet döneminin, Ejderhalar Zamanı'nın sonunu ilan eden emirdi. Güç hırsı ile kör olan gözler kimi Kalimdor'a getirmeye çalıştıklarından habersizdiler.


Bölüm 2 - Kadimler Savaşı: Malfurion'un Kuşkusu
Cenarius ile eğitimine bütün hızıyla devam eden Malfurion'un artık bir Druid olarak bilmesi gereken en önemli konuyu öğrenme zamanı gelmişti: Zümrüt Rüya'da (Emerald Dream) yürümek. Zümrüt Rüya, Titanlar tarafından güç ve görev ile birlikte Büyük Ejder Çehresi Ysera'nın korumasına bırakılan ve Ysera'nın yaratılış sürecini takip edebildiği astral bir düzlemdi ve sadece Ysera ve onun izin verdikleri bu astral düzleme girme hakkını elde edebilirlerdi.

Cenarius, Malfurion'a fiziki varlığından ayrılabilmesi için konsantre olması gerektiğini ve ancak bunu başarabildiği anda ruhunun bedeninden ayrılarak Zümrüt Rüya'ya girebileceğini anlattı. Fakat Zümrüt Rüya getirdiği güzelliklerin yanında riskler de taşıyordu. Birinin kendisini Rüya'ya çok kaptırması, bir daha asla ayrıldığı bedeni bulamamasına yol açabilirdi. Onun için Malfurion'un Rüya aleminde attığı her adımı dikkatle atması ve hatırlaması gerekecekti. Ancak yeterince ustalaştıktan sonra içgüdüleri onu kendi bedenine kolayca döndürecek kadar gelişecekti.

Ürkek bir halde Malfurion ağaçların arasında oturdu ve konsantre oldu. Yavaş ve sakin bir şekilde ruhunun bedeninden ayrılmaya başladığını hissediyordu ve çevresindeki dünyanın rengine giderek yeşilin tonları hakim oluyordu. Sonunda başarmıştı, Cenarius'un öğretisini kavramış ve sindirmiş ve de Zümrüt Rüya'ya girmeyi başarmıştı. Ancak Rüya ile ilgili bilgisi henüz o kadar azdı ki, Rüya'da neler yapabileceğini veya yapmaması gerektiğini bilmiyordu.

Malfurion Zümrüt Rüya'nın içinde iken kendisini bir gücün cezbettiğini ve kendisine çağırdığını hissediyordu. Ancak bu güç Kalimdor'un alışılmış huzurlu ve dingin güçlerinden farklıydı. Merakına yenik düşen Malfurion ruhunu bu gücün çekimine bıraktı. Fiziki dünyanın aksine saniyeler içerisinde uzun mesafeler kateden ruhu Zin-Azshari'deki Kraliçe'nin sarayına ulaştığında Malfurion'un gücün kaynağı konusunda bir şüphesi kalmamıştı ancak bir yandan da bedeninden çok uzaklaşmış olmanın verdiği huzursuzlukla boğuşuyordu.

Kaynağı daha iyi görebilmek için Saraya daha da yaklaştığında birden hiç beklemediği bir engel ile karşılaştı. Sanki davetsiz misafirlerin içeri girmesini engellemek için büyülü bir duvar inşa edilmiş gibiydi. Malfurion duvarı zorlamaya çalıştı ancak her denemesi gücünden bir bölümünü alıp götürüyordu. Daha fazla duvarı zorlamaması gerektiğini biliyordu ancak içinde kuşku bu düşünceyi siliyor ve Malfurion'u bir kez daha, bir kez daha denemeye itiyordu. Gücü giderek azalan Malfurion artık geri dönmeye karar verdiğinde aslında bu uğraşın ona nerede olduğu hissini kaybettirdiğini farkettiğinde ruhunu bir korku kapladı. Cenarius'un söylediklerini daha ilk seferinde dinlememiş ve dikkatsiz davranmıştı. Böyle bir hatayı nasıl yapabildiğine kendi de inanamıyordu. Çaresizce yolunu ararken giderek azalan gücü yüzünden bilincini kaybetmek üzere olduğu anda bir ses duydu. "Bana gel evlat! Bana gel."

Gözlerini açtığında Cenarius'un endişesi henüz dağılmış yüzünde sıcak bir gülümse gördüğünde Malfurion'un korkuları dindi ve içini bir huzur kapladı.

Cenarius'a hissettiği gücü, gücün kaynağının Saray olduğunu ve yüreğini kemiren ve gücünü kaybetmesine neden olan kuşkuyu anlattı. Cenarius; "Şimdi dinlen evlat, bu konuyu daha sonra daha detaylı konuşuruz" diye cevap verdiğinde Kalimdor'un iki uzak noktasına bu zamana ve bu dünyaya ait olmayan yaratıklar iniyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
'Mysteяıo
Dahi Penguen s2
Dahi Penguen s2
'Mysteяıo


Erkek Mesaj Sayısı : 1549
Takıldığı Mekan : Silvermoon/Eversong woods
Mesajı : For the Quel'thalas
Kayıt tarihi : 15/03/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Geri: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimePerş. Eyl. 17 2009, 14:35

Bölüm 2 - Kadimler Savaşı: Zaman Yolcuları
Lord Xavius ve Azshara yeni keşfettikleri Tanrılarının gelişi için hazırlanırken ve Malfurion FırtınaHiddeti iyi bir druid olabilmek için Cenarius'un yolundan giderken, Elf Medeniyeti'nin her yerini kaplayan ormanların tam ortasına bu zamana ait olmayan üç yaratık düşer.

Nerede ve ne zamanda oldukları konusunda hiçbir fikirleri yoktur. Bu zaman yolcuları hepimizin WotLK ile çok daha iyi tanıdığı Krasus, Rhonin ve Broxigar'dan başkası değildir.

Krasus, veya gerçek adıyla, Korialstrasz, uzun yıllar boyunca Dalaran'ın Kirin Tor büyücüleri arasında bir Elf kılığında gizlenerek ölümlülerin faaliyetlerini yakından takip eden bir Kırmızı Ejderha'dır. Ejderha Kraliçesi Alexstrasza'nın eşlerinden biridir.

Rhonin ise kendi zamanlarında Krasus'un Kirin Tor büyücüleri arasından kişiliği ve yeteneklerine güvenerek kendine hem öğrenci hem de yoldaş olarak seçtiği bir insandır.

Bu üçlünün son üyesi ise Büyük Şef Thrall tarafından bu ikiliyi takip etmek ile görevlendirilen, birçok savaştan sağ çıkmış, emektar bir Ork savaşçısı olan Broxigar'dır. Broxigar Orkların neredeyse bütün savaşlarında bulunmuş, silah arkadaşlarının hepsini bu yolda kaybetmiş ancak kendisi bütün bu savaşlardan sağ çıkmış bir savaşçıdır. Fakat Broxigar bu özelliği ile gurur duymak yerine, onurlu bir şekilde ölememiş olduğu için kaybettiği yoldaşlarının anısı karşısında bir utanç hissetmektedir.

O an bulundukları zamanın 10.000 yıl ötesinden gelen Krasus ve Rhonin yaşadıkları anormalliğin ardından aslında nerede olduklarını anlayabilmek için ormanda dolaşırken yaşayan ve hareket eden ağaçlar tarafından ele geçirilirler. Bu ağaçlar Ormanların Efendisi Cenarius'un bekçileridir ve bu ikiliyi derhal Cenarius'a teslim ederler. Cenarius, onları sınırı aşmaya çalıştıkları anda uyutan sporlar yayan çiçeklerle çevrili bir açıkhava hapishanesinde tutar. İhtiyaçlarını karşılamak ve merak ettiklerini sormak için beklenmedik anlarda ortaya çıkarak ikiliyi şaşırtır.

Bu ikilinin ardından anormalliğin içine düşerek kendini yepyeni bir mekanda bulan Broxigar ise ormanın içinde ikilinin izini sürmeye çalışırken Elf büyücülerinin bir grubu olan Ay Muhafızları (Moon Guard) tarafından yakalanır ve tutsak edilir. Kendisi için en önemli şeylerden biri olan baltasını elflere kaptırır. Ay Muhafızları onu en yakındaki şehir olan Suramar'a aristokrat Elflerin (Quel'dorei ile karıştırılmasın lütfen, bu farklı ve savaşçı bir Elf sınıfı) lideri Lord KuzgunSorguçu (Lord Ravencrest) tarafından sorgulanması için Suramar'a getirirler. Onu şehrin ortasında bir kafese hapsedeler. Elfler daha önce hiç görmedikleri bu yaratığa tiksinti içinde bakarlarken içlerinden sadece bir tanesi bu yeşil yaratığın içindeki ruha uzanmayı başarabilecektir. Bu kişi Elune Kardeşliğine katılarak rahibelerden biri olmuş olan Tyrande FısıltıEsintisi'nden başkası değildir.

Tarihin yeniden yazılmasına aracılık edecek ve Kalimdor'un kaderini birkez daha değiştirecek bu üç zaman yolcusu, hiç bilmedikleri bu yerde ve zamanda tutsak haldeyken başkent Zin-Azshari'de Lord Xavius ve Kraliçe Azshara, kim olduğunu bilmedikleri Tanrılarını Kalimdor'a getirmek için önemli bir dönemeci geçmek üzereydiler.

Kaynak:Golden Throne


''ALINTIDIR''

Çok fazla Flood oldu ama Ne yapıyım sığmadı [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
murat1260
Dahi Penguen s1
Dahi Penguen s1
murat1260


Erkek Mesaj Sayısı : 1008
Oyundaki Nicki : RaptoR01
Takıldığı Mekan : summit-town
Mesajı : METİ2 xD Knight
Kayıt tarihi : 07/08/08

Kadimler Savaşı Empty
MesajKonu: Geri: Kadimler Savaşı   Kadimler Savaşı Icon_minitimeÇarş. Eyl. 23 2009, 06:39

biraz uzun olmus ama cok guzel cok saol emege saygi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kadimler Savaşı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kar Savaşı
» Boya Savaşı
» Kartopu Savaşı Ve Bir Bilgi
» kartopu savaşı tam 22 kişiyiz
» snow fort ta 3, dünya savaşı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ClubPenguinTR.com :: Oyun Merkezi :: World of Warcraft-
Buraya geçin: